Geçmişden Günümüze Gelen Efsaneler, Destanlar, Söylenceler, Mitoloji, Hikayeler, Masallar , Türk folklorik motifler, şehirlerin efsaneleri,öyküleri

Hileci Yolcu Masalı Hillaçı Yolavçu

| Cuma, Ekim 31
Dünyada pek mutlu yaşayan bir hileci yolcu varmış. Bir gün o, yolda giderken bir çiftçiyle karşılaşır. Bu çiftçi, elinde at kuyruğu alıp, pek üzüntülü bir şekilde geliyormuş.

-Niye böyle üzüntülüsün? diye sorar yolcu.

-Başıma büyük bir belâ gelmiş. Bir yalnız atım var idi, şunu da kurtlar yemiş. Yalnız şu kuyruğunu bırakmışlar. Atsız bana hayat yok! diye şikâyet eder çiftçi.

-Ver şimdi bana kuyruğu! Önceki atından daha iyi bir at alıp gelirim. Sen şurada dur, diye, yolcu alıp kuyruğu, yoluna devam eder. Çiftçi bunun sonu ne olur diye, yerinde durur.

Yolcu ise komşu köyün yakınındaki ağaçlığa gelir ve bir tilki yuvası görüp, oraya kuyruğu sokar, kendisi de orada oturup, kuyruğun bir ucundan tutmuş durur. Bu köyde pek gözü doymaz zengin bir adam yaşıyormuş. Çok geçmeden yolcunun yanına, en iyi atına binerek o zengin gelir.

-Burada ne edersin? Niye sen atın kuyruğunu tutmuşsun? diye sorar bu.

-Ben şurada atımı otlamağa göndermiş idim. O ise şu yuvaya girip kalmış. Eğer onun kuyruğundan tutmamış olsam, ben attan mahrum kalacaktım. şimdi biraz dinlenip, atı şu delikten çıkaracam, der yolcu.

-O at, nasıl attır? Bari iyi koşan bir at mı? diye sorar bu gözü doymaz zengin.

-Bu at bir günün içinde beni dünyanın çevresindeyedi kere döndürür idi. Onun yelesi dağın başındaki kar gibi; o koştuğu zaman yer gök titrer; kulaklarının arasına on deve sığar, şahlandığında ise başı bulutlara değer! diye atı övmeye durur yolcu.

Zengin adam, kıskançlıktan titreyerek sıçrayıp atından iner, yolcuyu bir kenara itip, kuyruğu kaparak tutar ve:

-Benim ağaçlığımda atını otlatmağa kim izin verdi? Defolup git şuradan! diye haykırır.

-iyi ama, benim ayaklarım bir şeye yaramıyor. Yaya yürüyemiyorum, der yolcu.

-Tamam! Kuyruğu ben tutayum, sen de benim atuma bin ve yok olup git şuradan! bir daha benim gözüme görünme! diye söyler hasis zengin.

Yolcu, sıçrayıp ata biner; yel gibi olup gider, atı yoksul çiftçiye verip, kendisi yoluna devam eder.

Öğle vakti bu, bir başka bir zengin kişiye rastlar. Onun başında etle dolu bir kazan varmış. O öyle gözü doymaz birisiymiş ki, hatta bir yere varsa, başkaları yiyip bırakır diye, yemeği kendisiyle birlikte alıp gider olmuş.Bu zengin, yolcuyu görüp:
-Sen bütün ahmakları pek iyi aldatırmışsın diyes öylerler. Akıllı adamı ise sen hiç bir zaman aldatamazsın. Becerebilirsen, aldatsana beni! diye alay etmeğe başlamış.

-Benim aldatmağa zamanım yok. Bütün gök yanıp gidiyor, sen hiç bir şey görmüyorsun! demiş yolcu. Bu zengin birden göğe bakar; başındaki kazan düşüp, eti meti saçılıp gider.

-işte, seni aldattığıma göre sen de ahmakların birisin! diyen yolcu, yoluna devam eder.

Çok geçmeden buna bir Han rast gelir.
-Sen kimsin? Senin evin köyün nerededir? Mesleğin nedir, ne yaparsın?
-Benim evim köyüm yok. Yapmaya gelince, ben ne istersem onu yapabilirim.
Han öfkelenip:
-Niye yalan söylersin?! Han olsam da, ben bile her istediğimi yapamıyorum, der.
-Sen yapamıyorsundur da, ben yaparım, der yolcu.
-Öylese, beni attan indir bakalım, der Han.
-Sen doğru söylüyorsun. Ben Han'ı attan indiremem,ama sen attan inersen, ata bindirebilirim, der yolcu.
-Yapabilirsen, bakayım şimdi! deyip, Han attan iner.
-işte, görüyorsun; seni attan indirmemi istiyordun, düşürdüm ya! der gülerek, yolcu.
-Bir daha sen beni aldatmazsın! diye Han öfkelenerek sıçrayıp atına biner.
-şimdi ben ikinci sözümü de yerine getirdim; seni tekrar ata bindirdim, diye söyleyerek yolcu yoluna devam etmiş.

Kumuk Halk Edebiyatı

Hacıyev Abdulhakim

1 okur dedi ki:

Adsız dedi ki...

Çok güzelmiş. Akıllı insanları seviyorum.

Yorum Gönder