Kozlardere, (bugünkü resmi adı Linos). Komotini (Gümülcine)'nin batısında ve şehire 13 kilometre uzaklıkta orta büyüklükte şirin bir köy. İnsanlarmm çalışkanlığı ve özellikle toplum standartlarına göre oldukça çok sayıda üniversite mezunu vermekle tanınır.
Yıllardır bu şirin köyümüzde bir gelenek hiç aksatılmadan köy sakinleri tarafından başarılı bir şekilde sürdürülmektedir. KÜPLÜ KURBANI. Kesin bir tarihi olmaksızın, genellikle hasat zamanında her yıl gerçekleştirilen bu gelenek, çok uzun yıllar öncesinden gelmekte ve bir efsaneye dayanmaktadır.
Kozlardere köyünün eteklerine kurulduğu dağların üzerinde, yaklaşık köyden 45 kilometre uzaklıkta düz bir alan vardır. Burası Küplü'dür. Bugünkü köy halkının ataları yıllar önce burada yaşarmış. Daha sonraları göç edip bugünkü köyün olduğu yere yerleşmişler.
Bir efsaneye göre, yıllar önce Küplü'de "kıran" adı verilen salgın bir hastalık baş gösterir. Salgından birçok genç ve yaşlı yaşamını yitirir. Küplü sakinleri çaresizdir. Ellerinden hiçbir şey gelmez. Hastalığa yakalananların ölümü beklemekten başka çareleri yoktur. Genç delikanlıların, kızların, çiçeği burnunda gelinlerin kaybı acı üstüne acı eklemektedir.
Bir gün bir ihtiyar çıkagelir köye. Toplumsal özelliklerimize has bir şekilde ağırlanır. Yemek yenip camide namaz kılındıktan sonra köy odasında sohbete oturulur. Laf lafı açar ve köylünün derdi "ak sakallı dede"ye anlatılır. Dede köy halkına, kurban kesmelerini, kurban etini köy halkına ve etraftan gelecek olanlara sunmalarını; ayrıca bir sahan etki pilavın da bir köşeye bırakılmasını söyler. Sohbet biter ve dede alır yolunu gider.
Çaresizlikten kıvranan insanlar bunu yapmağa hazırdır zaten. Hemen bir dana kurban edilir. Pişirilen etki pilav okunan mevlit ve dualardan sonra katılanlara sunulur. Bir sahan pilav da bir köşeye bırakılır. Sanki herşey o dananın kanındaymış. Akan kan gibi "kıran" da gitmiş ve köy salgından kurtulmuş.
Olaya çok sevinen Küplülüler "ak sakallı dede"yi her ne kadar aramışlarsa da bulamamışlar. Fakat bu geleneği de hiç aksatmadan sürdürmüşler.
Yine bir yıl, kesilecek kurban getirilip ağıla kapatılmış. Hazırlıklar tamamlanıp misafirler çağrılmış. Kurbanın kesileceği gün, bir de bakmışlar ki, kurban yerinde yok. Bir telaş almış Küplüleri. Dağa taşa, her yere dağılıp aramaya başlamışlar. Bulamayıp geri dönmüşler ve başka bir danayı kurban etmeye karar vermişler. Fakat sabahın ilk ışıklarıyla beraber, kendilerine "kurban" öneren "Dede"nin danayı kaybolduğu ağıla bırakıp hemen gözden yittiğine tanık olanlar olmuş. O gün bu gündür "Dede"nin Tanrısal bir güç olduğuna inanılır ve bundan dolayı bu geleneğe "Dede Kurbanı" diyenler de vardır. Köyü hastalıktan kurtaran bu tanrısal gücün köyün koruyucusu olduğuna da inanılır.
Yunanistan'da yaşanan iç savaş yıllarında, bu köyümüze çeteler tarafından zarar verilmesini "Dede"nin önlediğine inanılır.
Yine bu savaş yıllarında bir komşu köyü tepeden tırnağa soyan çeteciler, Küplü köyünden geçmektedirler. Fakat her zaman kötülüğün karşısında olan "Dede" çeteciler köye ayak bastığı anda onları cezalandırır. Her yer ateşler içinde kalır. Çeteciler çalıntı malları olduğu gibi bırakıp kaçarlar. Daha sonra bunlar, köylüler tarafından gerçek sahiplerine verilir.
Kozlardere köyünde yaşamın bir parçası haline gelen, eski yerleşim yerleri olan Küplü'den getirdikleri bu gelenek hiç aksamaz. Aksadığı anda "Dede"nin köyü cezalandıracağına inanılır. Nitekim yakın geçmişte, çalı çırpı ile çevrili mezarlığın çevresinin duvarla sarılması kararlaştırılır. Ekonomik durumları pek iyi olmasa da halk, elinden geldiğince yardımda bulunur ve elbirliğiyle duvarlar örülür. Bu yıl duvarları ördük, ekonomik durumumuz kötü, bir de kurbana masraf etmeyelim, kurban işini gelecek yıla bırakalım, diye bir görüş benimsenir köyde. Benimsenir ama, gel gör ki "Dede"bunu asla kabul etmez. Ceza gerçekten ağırdır. Birkaç haftaya sığan tam yedi ölüm. Köyde bir telaş. Herşey bir yana bırakılıp cepler son haddine kadar zorlanarak kurban gerçekleştirilir ve köy "Dede"nin cezasından kurtulur.
İşte, Küplü veya Dede kurbanı diye adlandırılan ve her yıl aksatılmadan sürdürülen geleneğin dayandığı efsane budur.
Kaynak: (Şafak 27,1992, Gümülcine)
0 okur dedi ki:
Yorum Gönder