ZÜHRE KIZ
Bir ihtiyar adam ile bir nine varmış. Onların Zühre isminde çok güzel, becerikli, biricik kızları varmış. Nine bir gün ölmüş. Ölürken kızına: "Senin hayatında bir dileğin kabul olur. demiş. Nineyi gömmüşler. Bir zaman sonra ihtiyar adam başka bir kadınla evlenmiş. Bu kocakarı çok kötüymüş, kıza bir rahat gün göstermemiş. Kızın babası evdeyken bir söz bile söylemez, adam çıkıp gidince eziyete başlarmış. Bütün zor işleri kıza yaptırmış. Böyle bir gün, hiç bir iş olmayınca, koçkarı kıza elekle su taşımasını söylemiş. Aylı bir gece imiş. Gökyüzü acıkmış. Yıldızlar titreşip duruyorlarmış. Kız şu taşımaktan o kadar bizar olmuş ki, hiç dayanma ümidi kalmamış. Aya bakmış da: "Ey Allahım! Yerde böyle cefa çektireceğine beni aya çıkarsaydın! demiş. O anda aya çıkmış. Eziyetten, cefadan kurtulmuş. Babasına olan özlemini bastıramayıp halen de hep yere bakar dururmuş, dolunay vakitlerinde.
ZÜHRE YULDIZ EFSANESİ
Zamanında, Zühre isimli çok güzel, çok akıllı, çok çalışkan bir kız varmış. Bunun becerikliliğine, her işi bilmesine, insanlara karşı hep iyiliksever olmasına bütün herkes hayran olup anlatır dururlarmış. Lakin bu güzelliği ve becerikliliği ile asla övünüp kibirlenmezmiş. Bunun çok kötü bir üvey annesi varmış. Zühre'yi çok kıskanır, her zaman sudan sebeplerle buna çıkışır, azarlar, hep zor işlere koşarmış. Sabahtan akşama kadar çalışırmış Zühre, Mahsus, insanların yılanlar, vahşi hayvanlar çok dediği korkunç ormanlara kuru odun toplamaya yollarmış üvey annesi onu. Zühre hiç karşı çıkmadan, kendisine verilen işleri işler, başına da hiç bir şey gelmezmiş. Ne kadar öfkelense, ne kadar işletse de Zühre üvey anasına hiç bir kötülük yapmıyormuş. Gönlü her zaman iyilikte imiş. Elinden gelen işleri gece dememiş, gündüz dememiş işlemiş, üvey anasının gönlünü hoş etmeye çalışmış. Ne var kiş, Zühre'nin bu derece sabırlı oluşu, bu derece tahammülü üvey anasını daha da öfkelendir irmiş.
Yine bir gün sabahtan akşama kadar çalışıp iyice yorulan Zühre'den dipsiz kaba su doldurmasını istemiş üvey anası öfkeyle:
- Eğer tan alıncaya kadar doldurmazsan eve ayak basma, öldürürüm, demiş.
Zühre bir söz söylemeden sırıklarıyla kovalarını alıp suya gitmiş. Gün boyu çalışmaktan kolları tutulmuş, adımlarını zorla atmaktaymış. Omuzlan boş kovalarla da ağrımakta imiş. O gece güzel, aylı bir gece imiş. Ay gökten gümüş gibi parlak ışıklarını yere indirmekte, bütün yer yüzü huzur içinde sessizce uyumakta imiş.
Zühre dere kıyısında bir akan suya, bir gökteki aya, bir çevresine bakıp derin düşüncelere dalmış. Öz annesinin tatlı sözleri, sıcak kucağı gelmiş aklına. Kendi talihsizliğini düşünüp sıcak göz yaşlan yüzünden yere yuvarlanmışlar. Yalnız başına için için ağlamış da "Uffl deyip kalkmış, kovalarına su doldurmuş. Dolu kovalar onun omuzlarını daha da çok acıtıyorlarmış. Yine aya bakmış. Ay öylece aydınlık içindeymiş. Kendi talihsizliği canına tak etmiş, lakin bunun için kimseyi suçlamıyormuş. Gönlünde üvey anasına kötü bir düşünce yokmuş, onun için sadece iyilik diliyormuş. O sırada bir yıldız kayıp dünya adetâ daha da aydınlık olmuş. Ne olduysa Zühre'nin gönlü de rahatlamaya, açılmaya başlamış. Gönlü her zaman iyilikle dolu olduğu için Zühre'yi bir parlak yıldız her vakit gözetip dururmuş, işte o yıldız yere doğru kayıp, onu nurlanyla sarıp yükseltmeye başlamış. Zühre de yükselmekte olduğunu hissetmiş, kovaları gittikçe daha hafif gelmeye başlamış. Yüreğindeki ağır düğüm gitmiş, bir ferahlık, bir huzur hissetmiş. Gözlerini açıp baktığında kendini ayın ortasında görmüş.
Siz eğer dolunaya dikkatle bakarsanız, ay ortasında sırıklarına su kovalarını asmış Zühre kızın durduğunu görürsünüz. Ayın yanında bir de parlayıp duran yıldız vardır; bu da Zühre'yi göğe çıkaran yıldız. Ona Zühre yıldızı derler.
NOT
BAŞKURT EFSANESİ OLARAK BİR VARYANTINI DAHA ÖNCEDEN YAYINLAMIŞTIK BAKMAK İSTERSENİZ
0 okur dedi ki:
Yorum Gönder