Bir ayı, bir tilki, bir yaban domuzu, bir tavşan, bir çakal, bir kurt, bir horoz varmış. Bunlar toplanıp birlikte çalışıp, birlikte yiyip yaşamak üzere sözledirler. Ayı bunların batın olur, yaban domuzu yaşlııs, kurt avcısı, tavşan koyun çoban, çakal habercisi, horoz da mollası olur. Yalnız tilkiye bir iş verilmiyor. Bunlar her gün kendi görevlerini yerine getirip yaşıyorlarmış. Birgün, yiyecek bir şey bulmayıp, aç kalır. Tilki bunlara şöyle der:
Tilki tilki, tüyü altın, Tüyü hepsi su altın! Yaban domuzu bizim yaşlımız, Ayı bizim bahrimiz, Kurt bizim avcımız, Tavşan bizim koyun çobanımız, Çakal bizim habercimiz,Horoz bizim mollamızdır. Molla bize ne gerek? Geliniz, şunu yiyelim!
Bunlar horozu yerler. Bir gün bunlar yine aç kalırlar. Tilki yine şöyle söyler:
Tilki tilki, tüyü altın, Tüyü hepsi, temiz altın.Yaban domuzu, bizim yaşlımız, Ayı bizim bahrimiz, Kurt bizim avcımız, Çakal bizim habercimiz, Tavşan bizim koyun çobanımız.Koyun çobanı bize ne gerek? şunu, geliniz, yiyelim! Tavşanı da yerler.
Bir gün bunlar yine aç kalırlar. Tilki de önceki gibi başlar:
Tilki tilki, tüyü altın, Tüyü hepsi temiz altın. Yaban domuzu yaşlımız, Ayı bizim bahrimiz, Kurt bizim avcımız, Çakal bizim habercimiz. Haberci bize ne gerek? Geliniz,şunu da yiyelim! Tutup, şurada çakalı da yerler.
Bir daha aç kalırlar, tilki bu kez de söyler:
Tilki tilki, tüyü altın, Tüyü hepsi temiz altın. Kurt bizim avıcımız, Yaban domuzu bizim yaşlımız, Ayı bizim hatırımız. Bahr bize neye gerek? Geliniz, şunu da yiyelim!
Yaban domuzuna öldürtüp, ayıya saldırıp onu da yerler. Ayının eti de bitip, bunlar yine aç kalırlar. Tilki, kurda bakarak:
Tilki tilki tüyü altın, Tüyü hepsi temiz altın. Kurt bizim avcımız, Yaban domuzu bizim yaşlımız. Yaşlı bize ne gerek? Geliniz, şunu da yiyelim!
Kurt, saldırıp yaban domuzunu öldürür. Bunun etini de yerler. Yaban domuzunun eti de biter. şimdi tilki ne yaparsam kendimi yedirmeden kurttan kurtulurum diye düşünür.
Günlerin birinde tilki kendi başına gezmeğe çıkar. Yol boyu giderken, bir kuyruk bulur. Tilki, kuyruğa değmeden düşünür:
"Bir belâsı olmasa, yolda kuyruk bulunmaz, burada tuzak olsa gerek. " Doğruca kurdun yanına gidip:
-Ben iyi bir kuyruk gördüm, sensiz yemek istemedim. Gel, gidip şunu yiyelim! der.
Erken bunlar o kuyruğu yemeğe giderler. Kuyruğun bulunduğu yere varınca tilki durup, kurda kuyruğu gösterir:
-işte şu kuyruk, gidip ye, der.
-Sen niye yemiyorsun? der tilkiye kurt. Tilki:
-Ben bugün orucum, der.
Kurt inanıp, ne güzel yemek diye kuyruğa doğru koşar. Koşmasıyla birlikte tuzağa düşüp kalır. Kurt tuzağa düşmüş çabalanırken tilki yetişir ve basıp kuyruğu yemeğe başlar. O zaman tuzaktaki kurt buna:
-Sen orucum diyordun, niye şimdi yiyorsun? der.
-Ay gördüm, oruç bitmiş, diye cevap verir tilki.
Kurt:-Ben ne zaman görürüm ay ? diye sorar.
Tilki:-Tuzağın sahibi geldiğinde görürsün, der.
Tilki kuyruğu yiyip doyup gider, kurt ise kalır tuzakta.B ir süre sonra tuzağın sahibi gelip kurdu bir güzel pataklar. Nasl yaptıysa kurt bu pataklamadan çabalayarak bir yolunu bulup kaçar. Tilki işitir kurdun ölmeden kurtulduğunu. Kurdun kendisini gördüğünde tanımaması için küle belenip rengini değiştirir. Çok dolaşmaktan korkan tilki, eski bir değirmende yaşamaya başlar.
Bir gün kurt gezerken o değirmene çıkıp gelir. Tilki bunu görüp korkar, ama belli etmez; değirmenciyim diye oturur. Kurt ise bunu tanımadan sorar:
-Tilki, burada ne edip duruyorsun, ne yiyip yaşıyorsun? diye.
Tilki cevap verir: -Vallahi nasıl yaşayayım, şu değirmeni döndürüp, döndüğünde taşın altına dilimi koyup şundan çıkan unu yalayıp yaşıyorum. Kurt bundan rica eder:
-Ben de yalayayım bari şu unu, diye.
-Olur, yalarsan yala, diye tilki bunu değirmentaşının yanına da oturtup, dilini taşın altına koyup, kendi çıkıp oluk başından değirmene su gönderir. Değirmen dönüp kurdun dilini koparır. Tilki ise değirmenden kaçıp gider. Bu yine düşünüp kurdun kendisini arayacağını bilir.
Bir kumluk yere gider, yuvarlanıp tekrar rengini değiştirir. Bir gün kışın çok soğuk zamanında tilki su kıyısındadır. Birden bunun üstüne o kurt çıkıp gelir. Kurt bunu bu kez de tanımaz, selâm verip sorar:
-Nasıl yaşıyorsun, ne yiyip yaşıyorsun?
-Nasıl yaşayayım, her gün akşam olduğunda şu suya kuyruğumu sokuyorum. Sabah oluncaya dek öyle bırakıyorum. Sabah çekip kuyruğumu sudan alsam, ona takılıp asılıp balıklar gelir. Onları yiyip yaşıyorum, der tilki. Sonra kurt rica eder:
-Ne olur, benim de bu gece burada durmama izin ver Ben de kuyruğumu sokup balık yiyip muttu olurdum, der.
-İzin veriyorum, bu gece şu suyu kullanmaksanadır, der tilki.
Akşam olduğunda kurt kuyruğunu suya sokup bekler. Tilki de buna bakıp durur. Zaman zaman tilki kurda:
-Çekip baksana kuyruğunu, ağırlaşmış mı? der. Kurt kuyruğunu kımıldatıp:
-Vallahi, biraz ağırlaşmış mış gibi görünür, der.
-Bırak, iyice ağırlaşsın, karın doyuracak bir şey çıkacak kadar, der tilki. Gece yarısı olduğunda tilki yine sorar:
-ağırlaşmış mı, baksana, diye. Kurt kuyruğunu çekip bakarken:
-iyice ağır olmuş, der.
-Bırak daha da iyi ağırlaşsın, der tilki. Tan yeri ağırmağabaşladığında, tilki bir daha:
-şimdi nasıldır baksana, çok ağır mı? diye sorar.
Kurt kuyruğunu çekmeğe bakıyor; pek ağır, çekemiyor. Tilki yine söyler:-Kuvvetlice çekip baksana, çok şey gelmiştir, der. Kurt çeker, ama kuyruk dibine kadar donmuş , kımıldatamıyor.
Tilki yapacağını yapmıştr. Kurt ise ne yapacağını bilemeden çabalayıp dururken bunların üstüne suya gelen kadınlar ve başkaları gelir. Adamlar bunları kuşatır, önce tilkiyi, sonra kurdu öldürürler.
Aliyev Salav, Haciyev Abdulhakim
Kumuk Halk Edebiyatından (tulku tulku tuğu altın)
0 okur dedi ki:
Yorum Gönder