Blogumuzda efsaneleri,destanları,kahramanlıkları,hikayeleri paylaştığımız kadar atasözlerinin ve türkülerinde hikayelerini zaman zaman vermeye çalışıyorum. Bugün sizlerle hemen hemen herkesin dinlediği bir türkünün hikayesini paylaşmak istiyorum.
isterseniz Türkünün hikayesine geçmeden sözlerini verelim
Hekimoğlu
Hekimoğlu derler benim de aslıma
Aynalı martin yaptırdım narinim kendi nefsime
Konaklar yaptırdım döşetemedim.
Ünye de Fatsa bir oldu narinim baş edemedim
Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu sorarsan narinim demir yürekli
Bahçe armut dibinde kaymak yedin mi
Hekimoğlu'nu görünce narinim budur dedin mi
Çiftlice Muhtarı puşttur pezevenk
Hekimoğlu geliyor narinim uçkur çözerek
Hekimoğlu derler bir ufak uşak
Bir omzundan bir omzuna narinim yüz arma fişek
Hekimoğlu Türküsü'nde geçen "aynalı martin" nedir bende sizleler birlikte öğreniyorum. Hekimoğlu, özel olarak yaptırdığı mavzerinin üstüne bir ayna taktırıyor. Çatışmaya girdiğinde, bu aynayı düşmanının gözüne tutarak, gözünün kamaşmasına, dolayısıyla isabetli atış yapmasını engelliyor.
O zamanlar bu yöntem çok etkiliymiş sanırım fakat günümüzde bu tür bir şey yerinin tesbitini sağlar ki iyi bir nişancı anında indiriverir.
Hekimoğlu kimdir bir bakalım
Ordu dolaylarında yaşayan Hekimoğlu, yoksul bir ailenin çocuğudur. Üstelik yoksul bir anneden başka hiç kimsesi yok. Çevresinde dürüstlüğü, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınan bir gençtir.
Yörede egemenlik kurmuş bir Gürcü Beyi vardır. Bu Gürcü Beyi, Ayşa adında güzel ve narin bir kızla sözlüdür. Ne ki, bu kız Gürcü Beyini sevmemekte, Hekimoğlu'na bağlanmıştır. Bu, dostlukla, arkadaşlıkla karışık bir sevgidir. Üstelik Hekimoğlu'yla görüşmeye başlamıştır.
İşte Bey, iki gencin ilişkisinin bu noktaya vardığını duyar duymaz Hekimoğlu'na düşman olur ve ona savaş açar. Hekimoğlu'yla teke tek görüşüp, hesaplaşmayı önerir; bir de yer belirtir. Hekimoğlu, gözüpek, mert bir gençtir. Aynalı mavzerini kuşanıp, tek başına buluşma; yerine gider. Gitmeye gider ama, Bey sözünde durmamış adamlarıyla gelmiştir. Üstelik adamlarından biri, buluşma yerine varır varmaz, sabırsızlanıp Hekimoğlu'nu yaylım ateşine tutar. Ötekiler de çevresini sararlar. Hekimoğlu'yla Beyin adamları arasında yaman bir çatışma olur. Hekimoğlu, çatışma sonunda çemberi yararak kurtulur. Olaydan hemen sonra, Bolu da tek başına yaşayan anasının yanına gider. Anasına durumu anlatır ve artık şehir yerinde duramayacağını bildirir. Anasıyla helallaşıp, yanına Mehmet adlı iki amca oğlunu alarak dağa çıkar. Çıkış bu çıkış ve ölünceye kadar Hekimoğlu artık dağdadır.
Hekimoğlu'nun dağa çıkış nedenini ve biçimini bilen, duyan yöre köylüleri kendisine kucak açarlar. Onun mertliği, yiğitliği ve doğru sözlülüğü köylüleri daha da etkiler ve her açıdan kendisine yardım ederler. Özellikle yoksul köylülerle dostluk kurar, zenginlerden aldıklarıyla onlara yardım eder.
Hekimoğlu, artık Gürcü Beyinin korkulu düşü olmuştur. Bu yüzden Bey,
kendisini sürekli jandarmaya şikayet eder ve kesintisiz izletir. Hekimoğlu'nu ihbar etmeleri için çeşitli yörelerde adamlar tutar. Fakat halk koruduğu için, Hekimoğlu'nu bir türlü ele geçiremezler.
Hatta bir defasında, Beyin adamlarından birinin ihbarı üzerine Hekimoğlu'nun kaldığı evi jandarmalar basıyorlar. Bütün çevre kuşatılmıştır. Evin altında bir fırın vardır. Hekimoğlu fırıncının yardımıyla fırının ekmek pişirilen yerini arkadan delip kaçmayı başarır.
Hekimoğlu, kaçmaya kaçıyor ama, Beyin, iki amca oğlunu öldürttüğünü haber alıyor ve doğru Çiftlice köyüne iniyor. Gittiği ev muhtarın evidir. Bu Muhtar, Hekimoğlu'ndan yana görünüyor, oysa gerçekte Beyin adamıdır ve onunla
işbirliği içindedir. Nitekim adamlarından biri aracılığıyla ihbarda bulunur ve Hekimoğlu jandarmalarca sarılır. Hekimoğlu, Muhtarın "puştluğu" yüzünden kıstırılmıştır. Büyük bir çatışma çıkar taraflar arasında. Adeta namlular kurşun kusmaktadır çetin bir ceng olur Hekimoğlu ile jandarmalar arasında
Hekimoğlunun akibeti konusunda ise iki söylenti vardır birincisi aldığı yaralar yüzünden fazla uzaklaşamadan ölüyor diğeri ise Atına atlıyor, elini karın bölgesinden aldığı yaralara basarak Ordu'ya kadar geliyor ve burada ölüyor
Kaynak
Mehmet Bayrak,Eşkıyalık ve Eşkıya Türküleri, Yorum Yayınları Ankara 1985
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 okur dedi ki:
Hocam ellerine sağlık yine güzel bir bilgi!
Bayadır uğrayamıyordum bir baktım bloglarda değişikliğe gitmişsiniz.Çokta güzel olmuş.
Hekimoğlu'nun Bolu'lu olması ve Ordu'da olaylara karışması normal.Bana ilinç gelen şu:
Hekimoğlu Türküsü,Ege Türkileri gibi aynı.Yani insanın aklına ilk Ege Yöresi geliyor.Gerçektende Efe Türküleri gibi.Şahsen Manisa'lı olarak Ege Türkülerini çok seviyorum.Bu Ordu Yöresine ağit türkünün Ege ile bağlantılı olma ihtimali ise beni şaşırtıyor.Saygılar
banada hep ege türküsü gibi gelmiştir güzel hikaye eline sağlık
söyleyiş tamamen ege zeybekleri tarzı...hikayesi de etkileyici..ünye fatsa arası ... onu da başka bir versiyonla ,üniversitedeyken söylerdik :))neydi o günler...
Her ne kadar sonu kötü olsa da romantik bir eşkiya hikayesi. Filmi var mıydı acaba,merak ettim.Bolu deyince Köroğlunun eşkiyalık yaptığı dağlar geldi aklıma. Aynalı martin de ilginç bir bilgi idi.Teşekkürler
lütfen yardım eddin hocamız ödev verdi elazığ türkülerinden birinin öyküsü lazım ama bulamadım çayda çırayı istemiyorr lütfen yardım edin
merak ediyordum biraz acıklı ama
Yorum Gönder