Ölümünün üzerinden yüzyıllar geçmesine rağmen Sarı Saltuk hâlâ Anadolu, Rumeli ve Balkan Türklerinin günlünde ve hafızasında yaşamaktadır. En doğuda Diyarbakır ve Tunceli'den başlayıp Bor, İznik, İstanbul'dan Romanya, Bulgaristan, Arnavutluk, Makedonya, Bosna Hersek'e kadar uzanan çizgide bulunan Sarı Saltuk'a ait türbe ve makamların büyük bir saygıyla ziyaret edilmesi, menkıbelerin anlatılması Sarı Saltuk'un hatırasının canlı bir şekilde yaşamakta olduğunun birer delilidir. Sadece Müslüman Türkler arasında değil Ortodoks mezhebine bağlı Hıristiyan dinindeki Gagauz Türklerinin de Sarı Saltuk'u millî hafızalarında yaşatmaları, ondan saygıyla söz etmeleri ve onu bir Türk azizi kabul etmeleri dikkat çekicidir.
Peki kimdir Sarı Saltuk ? Ne zaman yaşamış, neler yapmıştır ?
Ebülhayr-ı Rûmî adındaki bir yazar Cem Sultan’ın emri üzerine Anadolu ve Rumeli’yi adım adım dolaşarak Sarı Saltuk’a ait menkıbeleri toplamış ve üç ciltlik bir eser haline getirmiştir
Saltuk-nâme'ye göre Sarı Saltuk'un asıl adı Şerif Hızır'dır. Babasının adı Seyyid Hasan'dır. Şerif Hızır, üç yaşındayken babasız kalır. Şerif'in yetiştirilmesi işini Seravil adındaki bir lala üstlenir.Kısa sürede ata binmeyi, ok atmayı, kılıç kullanmasını öğrenir.
Sarı Saltuk, Son derece güçlüdür, yüreğinde korkunun zerresi bile yoktur. Tek başına düşman içine yanar od gibi girmekte, düşman kalelerini fethetmektedir. Aman dileyen düşmanına karşı ise merhametlidir.
Bu özellikler dışında Sarı Saltuk'un olağan üstü güçleri de olduğu Saltuk-nâme'de anlatılmaktadır. Çok uzaklarda aleyhinde söylenenleri işitebilmekte, oturduğu yerden bir kılıç darbesiyle bir başka diyardaki düşmanını öldürebilmekte, göz açıp kapayıncaya kadar bir diyardan bir başka diyara gidebilmektedir. Düşmanları bir türlü Saltuk'u öldürememektedir; ok atarlar batmaz, kılıç vururlar kesmez, büyü yaparlar tesir etmez, suya atarlar boğulmaz, ateşe atarlar yanmaz. Bütün cinler ve melekler Sarı Saltuk'un yardımcısıdır. Hatta bu cinlerden birisi ile ahiret kardeşi bile olmuştur.
Saltuk-nâme'ye göre Sarı Saltuk 99 yıl yaşamış, sonunda düşmanları tarafından zehirlendikten sonra hançerlenerek şehit edilmiştir. Ancak, son nefesini vermeden önce de kendisini zehirleyen ve hançerleyen düşmanını öldürmüştür.
Sarı Saltuk hakkında bilgi veren bir başka önemli kaynak da Evliya Çelebi’nin meşhur Seyahat-nâme’sidir. Evliya Çelebi'ye göre Sarı Saltuk'un asıl adı Muhammed Buharî'dir. Muhammed Buharî Ahmet Yesevî'nin halifesidir. Ahmet Yesevî, Muhammed Buharî'yi şu sözlerle Hacı Bektaş-ı Veli'ye gönderir:
- Saltuk Muhammedim ! Bektaşım seni Rum'a göndersin, Leh diyarında yoldan çıkmış olan Sarı Saltuk suretine girip o melunu, Dobruca'daki ejderi bu tahta kılıç ile öldür, Makedonya ve Dobruca'da yedi kırallık yerde ün sahibi ol
Dobruca'ya yetmiş adamıyla gelen Muhammed Buharî'nin, Kaligra mağaralarındaki ejderi öldürmesi üzerine Dobruca kıralı ve halkı Müslümanlığı kabul ederler. Leh ülkesindeki Sarı Saltuk namındaki papazı da öldürüp onun kılığına giren Muhammed Buharî Sarı Saltuk adıyla hüküm sürer ve bölgedeki halkları Müslümanlaştırır.
Evliya Çelebi, Seyahat-nâme'nin ikinci cildinde daha ayrıntılı bilgiler vermektedir. Muhammed Buharî, Kaligra'dan Kırım'a, oradan Rus ülkesindeki Haşdek kavmine, oradan Leh ülkesindeki Lapka kavmine en sonunda da yine Leh ülkesindeki Danska limanına gelmiştir. Burada Sveti Nikola - Sarı Saltuk adındaki bir papazla oturup epey sohbet etmiş sonra onu öldürüp cesedini yok ederek onun kılığına girmiştir. Yıllarca «Ben Sarı Saltuk'um ! » diyerek Sveti Nikola kıyafetinde dolaşmış, binlerce insanı Müslümanlığa davet etmiştir.
Saltuk-nâme’de Sarı Saltuk’un on iki mezarı olduğu belirtilmektedir. Sarı Saltuk, beylerin ve kralların mezarına sahip çıkmak isteyeceklerini söyleyerek her isteyene verilmek üzere birer tabut hazırlamalarını vasiyet eder.
Sarı Saltuk’un mezarını kendi ülkesinde bulundurmak isteyenler, kendilerine verilecek tabutta Sarı Saltuk’un vücudunu görecektir. Vasiyete göre adamları Sarı Saltuk’u yıkayıp kefenleyip çerağının yanına getirirler. Ayrıca isteyen beylere verilmek üzere on bir tabut hazırlarlar. Çünkü Sarı Saltuk ölümünden sonra on iki yerde makamının olacağını kendilerine söylemiştir.
Çevredeki beylerden ve krallardan her isteyene bir tabut verilir. Tabutu alan, Saltuk’un cesedinin kendisinde olduğunu görür ve ülkesine dönerek cenazeyi defneder.
Saltuk-nâme’ye göre Sarı Saltuk’un tabutunu alarak ülkesine götüren krallar ve beyler şunlardır: Tatar Hanı, Eflâk, Boğdan, Rus, Üngürûs (Macar), Leh (Polonya), Çeh (Çek), Bosin (Bosna), Beravati (? Hırvat), Karnata (?). Baba’ya ve Edirne’ye gömülen tabutlarla mezar sayısı böylece on ikiye ulaşmaktadır. Saltuk-nâme’de Sarı Saltuk’un cenazesinin Baba (Babadağ/Romanya)’ya defnedildiği belirtilmekteyse de Sarı Saltuk’un cesedinin Edirne yakınlarındaki Eski Baba (Babaeski)’da gömülü olduğu yolunda bir rivayet bulunduğu da anlatılmaktadır. bir tartışma başlar. Tartışma sırasında tabuttan Saltuk’un narası yükselir:
- Sizi helâk ederim, benim vasiyetime aykırı iş yapmayın, der. Herkes korkudan ne yapacağını şaşırır. Sonunda tabutu alıp Edirne yakınlarındaki Babaeski’ye defnederler. Ancak bu rivayetin hemen ardından Ebü’l-Hayr-ı Rûmî «Ve ammâ sahîh budur çerağı yanduğı yirde gömdiler.» diyerek Sarı Saltuk’un asıl mezarının Babadağ’da olduğunu tekrarlar
küçük farklılıklarla da olsa benzer şekilde anlatmaktadır. Sarı Saltuk, adamlarına:
- Ölünce beni yıkayıp yedi tabut hazırlayın, çünkü benim için yedi kral cenk etmeli, der. Adamları ölümünden sonra Sarı Saltuk’u yıkarlar, yedi tabut hazırlarlar. İlk gelen Mosko (Moskova) kralıdır. Kendisine verilen tabutu açıp bakar ve Saltuk’un cesedini görür:
- Bre meded ! Bizim tabutta imiş ! diyerek ülkesine döner ve Mosko diyarına defneder. Daha sonra Leh (Polonya), Çeh (Çek), İşfet ~ İsfeç (? İsveç), Edrune (Edirne), Boğdan, Dobruca kralları gelerek birer tabut alıp ülkelerine defnederler. Her kral da kendisine verilen tabutta Sarı Saltuk’un cesedini görmüş ve asıl tabutun kendisine verildiğine inanmıştır
Seyahat-nâme’nin üçüncü cildinde Babadağ’a gelişini anlatan Evliya Çelebi de Sarı Saltuk’un burada gömülü olması sebebiyle bu şehre Babadağ dendiğini yazmaktadır.
Tunceli’nin Hozat ilçesinin sekiz kilometre kuzeyindeki 2276 rakımlı Sarı Saltuk tepesinde aynı adla anılan bir makam bulunmaktadır
Diyarbakır şehir merkezindeki Urfa Kapısı yakınlarında Gülşeniler Tekkesi olarak adlandırılan tarihî yapılar arasında Sarı Saltuk’un bir türbesi de bulunmaktadır
Halk, türbede yatan kişiyi Sarı Saltuk, Sarı Sadık, Seyyar Saltuk gibi adlarla anmaktadır. Sarı Sadık Camii imamı Sadık Özbağlar’ın anlattığına göre türbede gömülü olan kişi alplar döneminde yaşamış bir alp-eren olan Sarı Saltuk’tur.
Ölümü yaklaştığında adamlarına şöyle bir vasiyette bulunmuştur: «Ben öldüğüm zaman yedi tabut hazırlayacaksınız. Bu tabutlardan birinde ben olacağım, altısı ise boş olacak. Boş olanları küffar diyarlarına gömeceksiniz. Tabutumun bulunduğu ülkeleri Türkler küffardan alacak.» . Halk arasında yaşayan başka rivayetler de vardır. Bu rivayetlerden birine göre Sarı Saltuk gezgin bir evliyadır. Gazalara da katılmıştır. İnanışa göre Diyarbakır’da yaptığı bir savaş sırasında şehit düşmüş ve türbenin olduğu yere gömülmüştür
ANADOLU VE BALKANLARDA SARI SALTUK Prof.Dr. Şükrü Halûk Akalın Bu Araştırmasını daha ayrıntılı buradan okuyabilirsiniz
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 okur dedi ki:
selamlar biz sari saltuklulardaniz soyumuzu arastiriyoruz ama biz alevi kesiminden degiliz sünni kesimindeniz umarim bana yardim edecek bilgilerde sunarsiniz ben kirikkaleliyim nerden geldigimizi arastiriyoruz kirikkaleye gelenlerin nerden geldigini bilen varsa lütfen bana anlatsin
Yorum Gönder