Geçmişden Günümüze Gelen Efsaneler, Destanlar, Söylenceler, Mitoloji, Hikayeler, Masallar , Türk folklorik motifler, şehirlerin efsaneleri,öyküleri

Kenan Bey'in Şehadeti

| Çarşamba, Şubat 6
Yavuz Sultan Selim'in İran seferinde aldığı Tebriz'i, 1603 yılında Safevi Sultanı 1.Şah Abbas, Osmanlıları gafil avlanmıştı. Henüz 15 yaşında genç bir padişah olan 1. Sultan Ahmed, Serdar Ciğaloğlu Sinan Paşa kumandasındaki bir orduyu 15 Haziran 1604'de, Kars'a yardım etmek üzere hemen, Üsküdar'dan yola çıkarmışsa da geç kalmıştı. Safevi devletinin sultanı şah Abbas, ordusuyla Kars Kalesi'ni kuşatmış, savaşıyordu.
Kars Beylerbeyi Osman Bey, az bir kuvvetle Kars'ı savunuyordu, hiç olmazsa Osmanlı ordusu gelinceye kadar kaleyi elde tutmak istiyordu. Bir gece güvendiği adamlarından Kenan Bey'i yanına çagırdı:

- Bak yiğidim! Şecaat göstermenin tam zamanıdır. Sana bir vazife veriyorum. Gizlice kaleden dışarı çıkarsın. Kılık değiştirerek düşman ordusunun içine dalarsın. Kaç kişidirler, ne kadar topları, erzakları var ögrenirsin. Sonra da gelir, bize haber iletirsin. Haydi göreyim seni, diyerek düşman içine salar.
Kenan Bey, savaş meydanlarında pişmiş, korkusuz bir kahramandır. Bu vazifeyi seve seve kabul eder. Bir gece yarısı kaleden çıkarak düşman ordusuna sızar. İlk gün her sey yolunda gider. Fakat ikinci gün, daha önce birlikte savaştığı İranlı bir asker onu tanır. Yaka paça Şah Abbas'ın huzuruna çıkarırlar. Şah Abbas'ın kendisi Kenan Bey'i sorguya çeker:

- Kalede kaç asker, kaç top, kaç silah var?

Kenan Bey, sanki dilini yutmuştur. Şah ne kadar ısrar ettiyse de agzından bir kelime çıkmaz. Altınla, zümrütle elde etmek ister, o da olmaz. Şah Hiddetinden köpürür. Kenan Bey dayanamaz:

- Şahım, boşuna üzülme. Karşında ağzı mühürlü bir adam vardır, der.
Bunun üzerine işkence etmeye başlarlar. Kenan Bey yine konuşmaz. Sonunda baktılar olacak gibi değil, kol ve bacak kemiklerini kırarlar, yarı beline kadar yağlı paçavralara sararak, bir top namlusunun içine tıkarlar. Sonra da topu, Kars Kalesi'ne doğru ateşleyerek, cesedini bir gülle gibi kullanırlar.
Şah Abbas'ın bu zalimce hareketi Kars Kalesi'ndekileri ürkütmüştür. Artık çare yoktur, ne pahasına olursa olsun dayanacaklardır. Canlarını dişlerine takarak savaşı sürdürdüler.

Türklerden gayri kimseye yâr olmayan Kars, bir süre sonra, yetişen Serdar Sinan Pasa tarafindan kurtarır. Yıkılan surlar onarılır. Revan'a kadar, bütün kaleler Osmanlı devletine katılır.


"ser verilir, sır verilmez"

0 okur dedi ki:

Yorum Gönder