Bir zamanlar Isık Göl adlı bir kız varmış. Bu kız çok güzel olduğu kadar çok da akıllıymış. Onun bu özelliklerini işitenler dört bir yandan dünürcü geliyormuş.
Günlerden bir gün bu kıza iki dünür gelir. Biri doğudan, biri batıdan... Bu gelenler iki yiğittir. Bunlar güzellikleriyle, yiğitlikleriyle,akıllılıklarıyla birbirinden üstündür. Görenler ve bilenler içlerinden birini seçemezmiş.
Isık Göl iki genci de sevmiş, birini öbüründen üstün görememiş.Yiğitlerden birini seçememesi onu üzüyormuş. Zavallı Isık Göl, bu durumda ağlayıp duruyormuş. Gözlerinden akan yaşlar birike birike bir göl oluşturmuş. Bugün çalkalanıp duran Isık Göl, bu güzel kızın gözyaşlarının eseriymiş.
Ya iki genç? Onlar da Isık Göl’ü çok sevmişler, ama ne var ki ikisi de genç kıza kavuşamamış. Birbirlerine kızan bu iki genç, memleketlerine dönmüşler; ancak sıkıntıları yakalarını bırakmamış. Biri, doğudan geleni Ulan Rüzgârı olup esmeye başlamış; öbürü de, batıdan geleni ise San-Taş Rüzgârı olup esmeye başlamış. İki genç de birer rüzgâr olarak öfkelerini, kızgınlıklarını etrafa duyurmaya başlamışlar.
Bu iki rüzgâr günümüzde de birbirlerine kızıp kahırlanır ve kavga ederler. Ne zaman Isık Göl’ün çalkalandığını görseler güzel kız Isık Göl’ü hatırlar ve yanıp tutuşurlar; tabiî sonra da kavgaya başlarlar.
Unutmadan söyleyelim; doğudan gelen yiğidin adı Ulan, batıdan gelenin adı ise San-Taş imiş.
Saim Sakaoğlu-101 Türk Efsanesi
4 okur dedi ki:
etkileyici bi okadarda saçma bi efsane
etkileyici ama bi o kadar da saçma bi efsane
ilginçmiş
ısık gölü nerde yav
Yorum Gönder