Geçmişden Günümüze Gelen Efsaneler, Destanlar, Söylenceler, Mitoloji, Hikayeler, Masallar , Türk folklorik motifler, şehirlerin efsaneleri,öyküleri

Osmanlı Padişahlarında Alime verilen önem

| Pazar, Mart 16
Devrinin en seçkin hocalarının elinde yetişmiş olan II. Mehmet Molla Gürani, Molla Hüsrev, Vezir Sinan, Ahmet Paşa, Akşemsettin gibi pek çok âliminden ders almıştır.

29 Mayıs 1453 sabahı son hücum emri ile birlikte İstanbul Osmanlı'ya teslim olmuştu. Fatih, hocası Akşemsettin Hazretleri ile birlikte, coşkulu bir törenle İstanbul'a giriyordu. Bizans halkı ve kadınlar yollara dökülmüş, genç Fatih'i selamlıyor, üzerine çiçekler atarak onu tebrik ediyorlardı. Hatta Fatih İstanbul'a girerken, yer yer Bizans halkı öndeki "Akşemsettin"i padişah zannediyor, Akşemsettin Hazretleri "hükümdar arkada" işaretini yapınca, Fatih'teki edep, terbiye ve inceliği ile, şöyle karşılık veriyordu:
"Evet, hükümdar benim, lâkin o da benim Hocam'dır!"


Fatih Sultan Mehmet, bir gün veziri Mahmut Paşa'yı yanına alarak hocası Akşemseddin'i ziyarete gitmişti. Akşemseddin, Padişah içeri girdiği halde ayağa kalkmamıştı.
Bir süre geçtikten sonra Akşemseddin, Fatih'in huzuruna gitti. Padişahın yanında Mahmut paşa'da bulunuyordu. Fatih hemen ayağa kalkarak hocasına yer gösterdi.

Bu iki olayı kıyaslayan Mahmut Paşa dayanamayıp sordu:
- Hünkârım, hocanız geldiğinde siz ayağa kalktınız. Hâlbuki siz onun yanına gittiğinizde o ayağa kalkmaz. Sebebi ne ola?

Fatih şöyle cevap verdi:
- Hocam Akşemseddin'e saygı göstermemek elimde değil. O yanıma geldiğinde gayri ihtiyari bir heyecan kaplar ve farkında olmadan kendimi ayakta bulurum. O ise, ilmin izzetini korumak için bana ayağa kalkmaz, buyurdu.


Mısır seferini tamamlayan Osmanlı ordusu, Kahire'den Şam'a dönmekteydi. Yolculuk esnasında, Anadolu Kazaskeri Kemal Paşa ile Yavuz Sultan Selim, at üzerinde sohbet ederek ilerliyorlardı.
Kemal Paşazade'nin atının ayağı bir ara içi su dolu bir çukura girdi. Etrafa sıçrayan çamurlar at üstündeki Yavuz Sultan Selim'in kaftanının eteklerine sıçradı.
Durumu gören Kemal Paşazade, utancından sapsarı olmuş, ne diyeceğini bulamamıştı. Yavuz, ilme ve âlimlere karşı sevgi ve saygı dolu bir davranış göstererek, şu sözleriyle Kemal Paşazade'yi teselli etti:

- Bir âlimin atının ayağından sıçrayan çamur, benim için şereftir. Öldüğüm zaman bu kaftanı sandukamın üzerine koysunlar.

Padişah üzerinden çıkardığı bu kaftan, Yavuz'un vasiyeti gereği vefatında sandukasının üzerine konulmuştur.


Görüldüğü gibi Osmanlı Padişahları Alimlere ve Hocalarına Hürmette eksik kalmamışlardır.
Osmanlı'nın büyük bir devlet olmasının altında yatanda budur.


2 okur dedi ki:

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Dinimizde âlimler ve talebelerinin ayrı bir yeri var zaten. Günümüzdeki sahte hocalardan değillerdi zaten onlar...

Cananhanım dedi ki...

Hak edene hak ettiğini veren çok değerli padişahlarımız da olmuş.Gerçek alimlere ve hocalara verilen değer azalmasaydı eğer, zannedersem ülke olarak çok daha farklı basamaklarda olurduk.

Yorum Gönder