Çarşambayı Sel Aldı
Çok eski zamanlarda kurulmuş Karadenizin diğer ilçeleri gibi yemyeşil ve güzel bir ilçedir Çarşamba
Çarşamba'yı ikiye bölerek akan Yeşilırmak'ın bir gün taşması üzerine Türkülere konu olmuş bir sevda hikayesi vardır bilir misiniz?
Çarşamba'yı sel aldı
Bir yar sevdim el aldı
Keşke sevmez olaydım
Elim koynunda kaldı
diye başlar
Çarşambalı olan Yıldıray Çınar'ın oynadığı bir filmi de bulunmaktadır. Çarşamba Belediyesinin ve Smart sanatevi ile 19 mayıs üniversitesi öğrencilerinin katkılarıyla geçen yıl bu Türkünün hikayesinin her bir bölümü röfyefe işleniyordu. Bir türkü için ilk defa bu türden bir çalışma yapılıyordu. 11 parcadan oluşacak rölyef 80 metrelik bir duvar üzerine 60 metrekarelik seramik rölyef işlenmesi ile oluşturulacaktı. Yeşilırmak kenarında oluşturulacak bir müzede rölyef sergilenecek ayrıca Çarşamba'yı Sel Aldı türküsünün özel sistemle ziyaretçinin alana girmesiyle çalmaya başlaması ve türküde geçen Melek ve Ahmet için de aşıklar çeşmesi yapılması düşünülüyordu. Şu an hangi aşamada bu çalışma bilmiyorum ama sizin yolunuz bu şirin ilçeye düşerse mutlaka uğrayınız ve bizi de haberdar ediniz.
Eminim Çarşamba'yı Sel Aldı türküsünün hikayesini merak ettiniz işte Hikayesi
Çarşamba Ovası'nda Yeşilırmak'a kavuşan Abdal Deresi'nin kıyısındaki köylerden birinde, Ahmet diye fakir bir genç yaşarmış. Ne var ki sevdalısı Melek'le nişanlanıp askere gittikten sonra kötü haber ona tez ulaşmış: Melek de gözü olan Ağaoğlu Mehmet Ali, Melek'i dağa kaldırmış. Üstelik Mehmet Ali, Melek'le önce açıkça konuşmuş, Melek de çevresindekilerin uyarısına rağmen onu sert biçimde reddetmişti. Ahmet, kötü haberi alınca firar edip, elinde silahıyla arkadaşlarını toplayıp yollara düşer.
Gece-gündüz,dağ tepe Melek'i arar. 'Meleeeek... ' diye bağırmaktan sesi gider. Derken bir gün, önce çakal yağmuru uç verir. Sonra koca gökyüzü yarılır. Yeşilırmak öyle bir kabarır ki, uçsuz bucaksız Çarşamba Ovası kaynayan bir göle dönüşür. Evleri, köyleri, hayvanları, insanları yutar. Ortalık durulup sel çekildiğinde, Abdal Deresi'nin Yeşilırmak'a kavuştuğu yerdeki bir kaya, üzerinde el ele tutuşmuş boylu boyunca yatan Ahmet ve Melek'in cansız bedenleri gözler önüne serilir.
Rivayete göre o büyük kaya yediye bölünür ve her bir parçanın dibinden selvi boyu su fışkırır. Ahali, doğanın gözyaşlarını döktüğüne inanarak duaya başlar. İşte bu duaların zaman içinde 'Çarşamba'yı Sel Aldı' türküsüne dönüştüğüne inanılır.
Kayanın bulunduğu yere daha sonra bir su değirmeni kuruldu ve o yöre Değirmenbaşı olarak anıldı. Ahşap değirmenin yedi taşı vardı. Yedi oluğuna su veren set üzerinden yedi kez yürümek, sağ ve sol omuz üzerinden yedişer kez su atmak uğur sayıldı. Her Hıdırellez'de tekrarlanan gelenek, 1970'lerde değirmenin yıkılmasına kadar sürmüştür. (Tam olarak hatırlamamakla beraber 1980'li yıllarda değirmenin suyunun cevresinde insanlar hıdırellez kutlamaları için buraya toplanırdı su küçük bir şelale görüntüsündeydi.)
Çarşamba'yı sel aldı
Bir yar sevdim el aldı
Keşke sevmez olaydım
Elim koynunda kaldı
Oy ne imiş ne imiş
Kaderim böyle imiş
Gizli sevda çekmesi
Ateşten gömlek imiş
Çarşamba yollarında
Kelepçe kollarımda
Allah canımı alsın
O yarin kollarında
Oy ne imiş ne imiş
Kaderim böyle imiş
Gizli sevda çekmesi
Ateşten gömlek imiş
Çarşamba yazıları
Körpedir kuzuları
Allah alnıma yazmış
Bu kara yazıları
Oy ne imiş ne imiş
Kaderim böyle imiş
Gizli sevda çekmesi
Ateşten gömlek imiş
Çarşambayı sel Aldı türküsünün Hikayesini Çarşamba Değirmenbaşı ilköğretim okulunun sitesinde Turgut Çeviker'in 1992 yılında İris yayınlarından çıkan "Çarşamba Kitabı"ından alıntılanmış haliyle okumak isterseniz burayı tıklayarak ulaşabilirsiniz.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 okur dedi ki:
Bu türküyü severim , Melek ve Ahmet'e yazık olmuş.Tek güzel tarafı beraber ölmeleri ..Zaten her yerde sevenleri birbirinden ayıran , mutsuz eden zorbalar çıkar .Tıpkı bu efsanede ki gibi ..
Birilerinin mutlu olması çok insana batar aslında ..Çünkü kendisi mutsuzdur ve bunu yakınındakileri mutsuz ederek tatmin etmeye çalışır ..Konudan saptım mı ne ??:)
Bu türküyü ,bildigimkadari ile bir hanim söylemis o hanimin ismi hic gecmiyor yazik,ama gercekler oldugu gibi aktarilsa nekadar güzel olur degilmi?
Yorum Gönder