Geçmişden Günümüze Gelen Efsaneler, Destanlar, Söylenceler, Mitoloji, Hikayeler, Masallar , Türk folklorik motifler, şehirlerin efsaneleri,öyküleri

YAVUZ SULTAN SELİM' İN TÜRBEDARI

| Pazar, Nisan 20

Geçen hafta annem bizi kahvaltıya çağırmıştı. Çaylarımızı içerken konuşmaktan da geri durmadım. Anneme, kardeşime ve enişteme bloğumuzda da yer alan Padişahın İşi Ne? Nalıncı isimli hikayeyi anlatmaya başladım. O hikaye en sevdiğim hikayelerden biridir. Hikayenin sonunda hepimizin tüyleri diken diken oldu ama dayanamayıp bloğumuzda yer alan Habib Baba hikayesini de anlattım. Kardeşimin eşinin aklına da Yavuz Sultan Selim’in Türbedarı isimli hikaye geldi. O da onu paylaştı. Zaten duygu bakımından hazır olan annem bu hikayedeki türbedarın hamile karısının halini duyunca dayanamadı ve ağlamaya başladı. Üzülme annem annem, kıssadan hisse hikayeleri bunlar ama paylaşmaktan da geri kalmayalım diyerek Sultan II. Abdülhamid Han zamanında geçen bu olayı Karabaş Baba Efsanesini de hatırlattığı için şimdi de sizinssanıza sunuyorum. Annem gibi fazla hislenip ağlamayın ha:)

YAVUZ SULTAN SELİM' İN TÜRBEDARI

Yavuz Sultan Selim’in türbedarının eşi hamiledir ve canı kiraz çeker. Ve eşine “Canım kiraz çekiyor, bana bir kilo kiraz al da gel” der. Adam çarşıda arar tarar. Kiraz bulur bulmasına da çok pahalıdır. Üstelik bir meteliği bile yoktur ki o kirazı alabilsin doğmamış bebeğine yedirebilsin. Döner dolaşır ve kiraz alamadığı için canı sıkkın olarak türbenin başına gelir. Ve sandukaya vurur : Ey büyük padişak. Sen ki cihanları fethettin. Ben killardır senin türbedarlığını yaparım. Amma lakin senin bir himmetini görmedim.” der.
Üzüntü içinde evine gider ve kiraz alamadığı için eşi de üzgündür haliyle. Sabah olduğu vakit kapıya iki asker dikilir. “Sultan Hazretleri derhal sizi beklerder ve daha fazla bekletmek olmaz diyerek korku içinde Sultanın huzuruna çıkar. Sultan Abdülhamid Han, türbedarı tepeden aşağı süzer. Sonra, kelimelere basa basa fakat yumuşak bir eda ile sorar :
Ceddim Yavuz Sultan Selim Han’ın türbedarı sen misin ?
Adam zorla cevap verir :
Evet Sultanım !”
Söyle bakalım dün türbede neler oldu? Derdin nedir ? Bir meselen olmalı ?”
Adamın aklından bir sürü şey geçer.
Neyi kast ediyor acaba? Hangi derdimi soruyor?”
Şaşkın ve ürkek bir eda ile :
“Sultanım bir şey olmadı, bir derdim de yoktur, sağlığınıza duacıyım.”
Abdülhamid Han, hem sesini yükseltir hem de sertleştirir.
Türbedar efendi ! Sana söylerim. Dün türbede neler oldu, meselen nedir, ık söyle !”
Bir şeyler hisseder gibi oldu ama söylemeye cesaret gerek. Hadiseyi anlatır:
“Sultanım, karım hamile. Benden kiraz istedi. Çok pahalı olduğu için alamadım. Bunun için de velinimetim Sultan Selim Han’ın sandukasına dokundum, “Bir himmetini görmedim.” dedim .
İki tarafta da derin sessizlik….
Neden sonra daldığı alemden çıkan Abdülhamid Han, söylenmeye başlar:
“Sen orda dedemin sandukasına vurdun, o da burada sabaha kadar benim başıma vurdu. Al şu bir kese altını, bir daha da böyle şeyler için dedemi rahatsız etme, doğruca bana gel !”
Bundan sonra emir subayına dönen Abdülhamid Han :
“Selim Han’ın türbedarının maaşı iki misline çıkarılsın, sıkıntıdan kurtulsun. Bir derdi olunca da hemen bana gelmesine izin verilsin.”

0 okur dedi ki:

Yorum Gönder