Geçmişden Günümüze Gelen Efsaneler, Destanlar, Söylenceler, Mitoloji, Hikayeler, Masallar , Türk folklorik motifler, şehirlerin efsaneleri,öyküleri

Türkün Destanı Şiir ve Marşlarla

| Pazartesi, Mart 10
Mustafa Kemal'in Kağnısı

Yediyordu Elif kağnısını
Kara geceden geceden
Sankim Elif Elif uzuyordu, inceliyordu
Uzak cephelerin acısıydı
İnliyordu dağın ardı, yasla
Her bir heceden heceden

Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik
Nam salmıştı asker içinde
Bu kez yine herkesten evvel amıştı yükünü
Doğrulmuştu yola, önceden önceden

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar
Kocabaş çok ihtiyardı, çok zayıftı
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra
Gecenin ulu ağırlığına karşı
Hafiftiler inceden inceden

İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları, üzüm üzümdü gözleri
Kınalı ellerinde rüzgar geçerdi daim
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişi
Niceden niceden.

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu
Nazar mı değdi göklerden ne?
Dah etti, yok, dahha dedi, gitmez
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı
Kahroldu Elifçik düşünceden düşünceden.

Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş
Sür beni, öldür beni, koma yollarda beni
Geçer götürür ana, çocuk mermisini askerciğin
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım
Bak hele üzerimdem ses seda uzaklaşır
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.

Kocabaş yığıldı çamura
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar
Örtüldü gözleri örtüldü hep
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı bacım
Kocabaş'ın yerine koştu kendini Elifçik
Yürüdü düşman üstüne yüceden yüceden...
Fazıl Hüsnü Dağlarca


Antepli Şahin

Ben Antepliyim, Şahin’im ağam.
Mavzer omzuma yük.
Ben yumruklarımla dövüşeceğim.
Yumruklarım memleket kadar büyük.

Hey, hey!
Yine de hey hey!
Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım
Düşman kurşunlarına inat köprü başında
Memleket türküleri çağıracağım.

Bu dağlarda biz yaşarız,bu dağlar bizim dağımız.
Namusumuz temiz, bayrağımız hür
Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız
Burada erkekçe dövüşür

Bir bayrak dalgalanır Antep kalesi üstünde
Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak
Bayraklar içinde en güzel bayrak
Düşüncem senden yanadır

Hep senden yanadır çektiğim kahır
Bu senin ülkende, senin gölgende
Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesin duvaklar
Korkum yok ölümden kâfirden yana
Alacaksa alsın beni şafaklar.

Hey, hey!
Yine de ey hey!
Al bayraklar altında kara bir kartal gibi
Yaşamak ne güzel şey.

Bir sır var bu mavzerde, attığım gitmez boşa
Çıkmış bir eski savaştan
Türk ün bir karış toprak parçası için
Destanlar yazacağız yeni baştan.

Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini
Çıktı karşıma biri,
Çıktıkça çektim tetiği Bismillâhlarla beraber
Vurdum alnından kâfiri.

Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh
Bu kaçıncı ölüdür?
Bir türkü söylenir siperlerde her sabah
Vurun Antepliler namus günüdür!

Ben Antepliyim Şahin’im ağam
Mavzer omzuma yük
Ben yumruklarımla dövüşeceğim
Yumruklarım memleket kadar büyük
Yavuz Bülent Bakiler

28 Mart sabahına kadar düşmana aman vermeyen Şahin Bey, durumun gittikçe kritik hal almasından sonra kendisine geri çekilmeyi tavsiye edenlere şöyle diyordu: "Düşman buradan geçerse ben Ayıntab'a ne yüzle dönerim, düşman ancak benim vücudum üzerinden geçebilir."
28 Mart 1920'de şehit olan Şahin Bey'in ağzından dökülen son söz şu olmuştur. "Allah'ım vatanımı kurtar, alçak düşman! Gel sen de süngüle" Şahin Bey'in şehadet haberi şehre gelince yanık bağırlardan şu mısralar dökülmüştür:

Şahin'i sorarsan otuz yaşında,
Süngüyle delindi köprü başında.
Çeteler toplanmış ağlar başında.
Uyan şahin uyan gör neler oldu.
Sevgili Ayıntab'a Fransız doldu
.


Şahin Bey, istiklal meş'alesini tutuşturmuş, onbinlerce Şahinler, tutuşturulan bu meş'aleyi söndürmemek için vargüçleriyle vuruşmaya koşmuşlardır. Şahin Bey'in 11 yaşındaki oğlu Hayri de gönüllü olarak savaşa katılmış ve bütün çatışmalarda yer almıştır.

Şair o yıllarda Ayıntaplılara şöyle seslenmektedir:

"
Düşünme arkadaş, Allah büyüktür,
Alamaz bir tek taş Allah büyüktür,
Sen çalış ve uğraş Allah büyüktür.
Sönmesin İslâmın parlak yıldızı..."





Zafer Türküsü

Yaşamaz ölümü göze almayan
Zafer, göz yummadan koşar da gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan
Gözyaşı boşana boşana gider!

Kazanmak istersen sen de zaferi
Gürleyen sesinle doldur gökleri
Zafer dedikleri kahraman peri
Susandan kaçar da coşana gider.

Bu yolda herkes bir ey delikanlı
Diriler şerefli ölüler şanlı
Yurt için döğüşen başı dumanlı
Her zaman bu şandan, o şana gider.
Faruk Nafiz Çamlıbel


Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor

Şehitler tepesi boş değil,
Biri var, bekliyor..
Ve bir göğüs nefes almak için
Rüzgâr bekliyor.

Türbesi yakışmış bir kutlu tepeye,
Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli,
Kim demiş
Meçhul Asker diye?

Destanını yapmış, kasideye kanmış...
Bir el ahretten uzanmış,
Edeple gelip birer birer
Öpsün diye faniler.

Öpelim temizse dudaklarımız...
Fakat basmasın toprağına
Temiz değilse ayaklarımız.

Rüzgarını kesmesin gövdeler...
Sesinden yüksek çıkmasın
Nutuklar, kasideler!

Geri gitsin alkışlar, geri...
Geri gitsin ellerin
Yapma çiçekleri!

Ona oğullardan, analardan
Dilekler yeter...
Yazın sarı, kışın beyaz
Çiçekler yeter.

Söyledi söyliyenler demin...
Gelin süngülü yiğit, alkışlasınlar,
Şimdi sen söyle, söz senin!

Şehitler tepesi boş değil,
Toprağını kahramanlar bekliyor...
Ve bir bayrak dalgalanmak için
Rüzgâr bekliyor.

Destanı öksüz, sükûtu derin
Meçhul Askerin...
Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;

Yattığı toprak belli,
Tuttuğu bayrak belli...
Kim demiş Meçhul Asker diye....
Arif Nihat Asya


Kalk Yiğitim!

Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı...
Parçalandı bir kıtanın toprakları,
Aslan payını aslan olmayan aldı...
Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı.

Tulgalı, tulgasız başlar alayı...
Kanadlı, kanadsız kuşlar...
Aşılmamış dağlar, çıkılmamıs yokuşlar...

Dağları, tasları akar sulariyle
Şu tanıdık toprakta
Bir büyük dünya parçası
Fatihini aramakta.

Dünyayı ahretten ayıran
Duvarları yık da gel,
Ay doğar gibi, gün doğar gibi
Şu kıpkızıl ufuktan çık da gel!

Kalk yiğitim, yine dağ başını duman aldı.
Parçalandı bir kıtanın toprakları;
Aslan payını aslan olmıyan aldı...
Kalk yiğitim, yine dağbaşını duman aldı.
Arif Nihat Asya



Bayrak

Ey,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği,şehidimin son örtüsü !
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.

Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.

Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver !
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.

Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.

Ey, şimdi süzgün, rüzgarlarda dalgalan;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.

Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim;
Yer yüzünde yer beğen,
Nereye dikilmek istersen,
Söyle , seni oraya dikeyim!...
Arif Nihat Asya

Elif Taşpınar tarafından hazırlanmış youtube'deki Arif Nihat Asya'nın Bayrak şiirini
izleyebilirsiniz.
Allah dün ve bügün Toprağa düşmüş Şehitlerimizden razı olsun
Rabbim sen bu milleti güçlü kıl, yardımını esirgeme bizden


Fetih Marşı

Yelkenler biçilecek, yelkenler dikilecek;
Dağlardan çektiriler, kalyonlar çekilecek;
Kerpetenlerle surun dişleri sökülecek

Yürü, hala ne diye oyunda oynaştasın ?
Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Sen de geçebilirsin yardan, anadan, serden....
Senin de destanını okuyalım ezberden...
Haberin yok gibidir taşıdığın değerden...

Elde sensin, dilde sen, gönüldesin baştasın...
Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Yüzüne çarpmak gerek zamanenin fendini...
Göster : Kabaran sular nasıl yıkar bendini ?
Küçük görme, hor görme, delikanlım kendini

Şu kırık abideyi yükseltecek taştasın;
Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Bu kitaplar Fatihtir, Selimdir, Süleymandır.
Şu mihrap Sinanüddin, şu minare Sinandır.
Haydi artık uyuyan destanını uyandır.!

Bilmem, neden gündelik işlerle telaştasın
Kızım, sen de Fatihler doğuracak yaştasın.!

Delikanlım, işaret aldığın gün atandan
Yürüyeceksin... Millet yürüyecek arkandan !
Sana selam getirdim Ulubatlı Hasandan ....

Sen ki burçlara bayrak olacak kumaştasın;
Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!

Bırak, bozuk saatler yalan yanlış işlesin !
Çelebiler çekilip haremlerde kışlasın!
Yürü aslanım, fetih hazırlığı başlasın...

Yürü, hala ne diye kendinle savaştasın ?
Fatihin İstanbul'u fethettiği yaştasın.!
Arif Nihat Asya

Malazgirt Marşı

Aylardan Ağustos, günlerden Cuma,
Gün doğmadan evvel iklim-i Rum'a
Bozkurtlar ordusu geçti hücuma;

Yeni bir şevk ile gürledi gökler...
Ya Allah...Bismillah... Allahuekber !

Önde yalın kılıç Türkmen başbuğu,
Ardından Oğuz 'un elli bin tuğu
Andırır Altay'dan kopan bir çığı

Budur Peygamber'in övdüğü Türkler
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber!

Türk, Ulu Tanrı'nın soylu gözdesi
Malazgirt, Bizans'ın Türk'e secdesi
Bu ses insanlığa Hakk'ın müjdesi

Bu sesle irkilir çarpan yürekler...
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber!

Nağramızdır bugün gök gürültüsü
Kanımızdır bügün yerin örtüsü
Gazi atlarının nal pırıltısı

Kılıçlarımızdır çakan şimşekler
Ya Allah...Bismillah...Allahuekber!

Yiğitler kan döker bayrak solmaya
Anadolu başlar vatan olmaya
Kızılelma'ya hey! Kızılelma'ya

En güzel marşını vurmadan mehter
Ya Allah..Bismillah...Allahuekber!
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu


2 okur dedi ki:

Recep Hilmi TUFAN | rehitu.com dedi ki...

Arif Nihat Asya gerçekten çok güzel şiirler yazmış. Mustafa Kemal'in Kağnısı'nı bizim hocamız bir okurdu hep dinleyesim gelirdi...

Unknown dedi ki...

Ahh ahh şu marşlar yok mu okurken hep gözlerim yaşarmıştır hele söylerken..

Ne kadar da güzel ve içli yazmış üstadlar..

Yorum Gönder